Pazartesi, Ağustos 25, 2008

Beypazarı Evleri

BEYPAZARI EVLERİ





BOZOK ÜNİVERSİTESİ
MÜHENDİSLİK MİMARLIK FAKÜLTESİ
MİMARLIK BÖLÜMÜ


BURAK TİFTİK





I. GİRİŞ

A. Araştırma İçeriği ve Kapsamı
B. Beypazarı Hakkında Genel Bilgiler

II. BEYPAZARI EVLERİ

A. Tarihsel Süreç
B. Evlerin Mimarisinin Kültürel Alt Yapısı
C. Evler ve Kent Kurgusu
D. Evlerin Teknik Detayları ve Malzeme Özellikleri
E. Estetik Değerler ve Mimari Özellikler
F. Koruma ve Restorasyon Faaliyetleri






I. GİRİŞ


A. ARAŞTIRMA İÇERİĞİ VE KAPSAMI

Ankara’nın ilçelerinden birisi olan Beypazarı; benim araştırmamda mimari açıdan değerlendirilecektir. Beypazarı Konakları’nın genel özellikleri ele alınacaktır. Mimari özelliklerin kültüre etkisi ve kültürün mimariye etkisi eş zamanlı olarak irdelenecektir. Ayrıca değişen gündelik ihtiyaçlar ve günümüz koşulları karşısında konakların durumu değerlendirilecek. Bu bağlamda araştırmamıza; işlevsel olarak konakların kullanımı ve yapıların yeni işlevler karşısındaki yeterliliği, dayanıklılığı konu olacaktır.
İlk olarak mimari yapının çıkış felsefesini incelemek, hangi koşullarda bu mimari özelliklere ulaşıldığını belirlemek için ilçe hakkında kısaca bilgi verilecek. Sonrada bu bilgiler ışığında mimari özellikler değerlendirilecektir.


B. BEYPAZARI HAKKINDA GENEL BİLGİLER

İç Anadolu Bölgesi'nde Ankara'ya bağlı bir ilçedir. Ankara'nın 100 km. kuzeybatısındadır. Deniz seviyesinden 680 metre yükseklikte bulunan ilçenin nüfusu (2000 yılındaki sayıma göre) 51841 kişidir. Halkın büyük bir kısmı geçimini tarımdan sağlamaktadır. Son yıllarda turizm faaliyetleri de ilçe halkına geçim kapısı olmuştur.
İlçe topografik yapısı oldukça engebelidir. Tarihte yerleşim ilk olarak Ankara-İstanbul yolunun kuzeyinde, dağların dik yamaçlarına ve vadilere olmuştur.
İlçenin tarihi seyrine baktığımızda, Beypazarı ilçesine ilk çağda Hitit, Frigya, Galat, Roma ve Bizanslıların, daha sonra da Anadolu Selçukluları ve Osmanlıların egemen oldukları görülmektedir.
Beypazarı, Roma döneminde, İstanbul'u Ankara ve Bağdat'a bağlayan önemli büyük tarihi geçit yolları üzerinde bulunmaktadır. İlk adı "kaya doruğu ülkesi" anlamına gelen Lagania`dır [1] ve Bizans İmparatorluğu'nun piskoposluk merkezidir. M.S. 491-518 yılları arasında hüküm süren Doğu Roma (Bizans) İmparatoru Anastasios'un ziyaretine atfen şehrin adı, Lagania - Anastasiopolis (Anastasios Kenti) olarak değiştirilmiştir.
Türklerin Sultan Alparslan komutasında Anadolu'ya girmesinden kısa bir süre sonra Marmara'ya ulaşmaları ile Beypazarı da ilk Türk akıncıları ile karşılaşmıştır. Selçuklu yönetimindeki Beypazarı, konum itibarı ile sık sık göç eden Türkmen boylarına yurt olmuştur.
Bu boylardan en önemlisi Kayı Boyu'dur. Selçuklu Sultanlığı kendilerine yurt olarak yer göstermiş, Gazi Gündüzalp yönetiminde ilk önce Ankara civarına yerleşmişlerdir. Osmanlı Devleti'nin kurucusu olan Osman Bey'in dedesi Gazi Gündüzalp'in mezarı Beypazarı'nın Hırkatepe Köyü'ndedir.
Selçuklular döneminde Beypazarı, İstanbul - Bağdat yolu üzerinde önemli bir ticaret merkezi olmuştur. Beypazarı, Orhan Bey'in Ankara'yı alması ile Hüdavendigâr (Bursa) Sancağı'na bağlanarak Osmanlı yönetimine geçmiştir
Beypazarı 1868 yılından itibaren siyasi yönetiminde yer değişikliği ile Ankara'ya bağlı bir kaza olarak önemini sürdürmüştür.


II. BEYPAZARI EVLERİ

A. TARİHSEL SÜREÇ

Beypazarı evlerinin tarihi hakkında bilgi vereceğim bu bölümde Evliya Celebi’nin Seyahatnamesindeki bilgilerden faydalanacağım. Evliya Çelebi’nin yöre hakkında aktardığı kültürel özelliklerin bir kısmı günümüzde de devam etmektedir. Konu ile ilgisi olmadığından burada yer vermeyeceğim. Ancak mimari açıdan önemli olması nedeni ile çarşısı, evleri ve okulları hakkında Seyahatnamede yer alan bilgileri aynen aktaracağım;
“…Aşağıda şehir iki geniş dere içinde olup 20 mahalle 41 mihraptır. Fakat öyle mükellef camileri yoktur. Çarşı içinde cami güzeldir (Paşa Camii). Hepsi 3060 tane iki katlı evleri vardır. Duvarları kerpiçtendir. Yüzeyleri tahta ile kaplıdır. Medreseleri kargir değildir. 70 adet çocuk mektebi vardır… Yedi tane hanı vardır. Çarşı içindeki güzel bir han yanmıştır. Hamamları, 600 dükkanı vardır…”
Evliya Çelebi’nin bu ifadelerinden de anlaşıla bileceği gibi Beypazarı’nın mevcut ev potansiyeli geçmiş yıllara dayanmaktadır. 3060 sayısı o tarihlerde bir kasaba için oldukça önemlidir. Ancak bu evlerin mimari özelliklerinin devamı günümüzde görülse de pek çoğu ayakta değildir. Yılların yıpratıcı etkisinin yanında tarihteki pek çok yangın evlerimizi harap etmiştir. Bu bağlamda bilinen en son büyük yangınlar ile ilgili olarak Doktor İsmet Bilgiç[2]’in ifadelerine bakalım;
“Sayın Dinleyiciler;
1869’dan 1953 yılına kadar Beypazarı’nda seksen dört yıl içinde yedi büyük yangın olmuştur. Yani her 12 yılda bir büyük yangın. Çok ağır bir tablo , çok ağır bir kayıp. Bu günkü parsayla milyarlar, trilyonlar uçup uçup gitmiş. Yangınlar sırayla şöyle; 1869 yılında beytepe mahallesi tamamen yanmıştır. 6 mayıs 1884 tarihinde ikisi hariç bütün mahalleler ve çarşının bir kısmı yanmıştır. 8 Mart 1918 günü Başçeşme önü Rüstempaşa mahallesi yanar, iki cami ile beraber. 1928 yılında Gazipaşa Mahallesi’nde 10 ev yanar. 28 Martı 29 Marta bağlayan gece 1940 yılında Kurtuluş Mahallesi yanmıştır. Eylül 1953 de Maşat bayırı (Rüstempaşa Mahallesi) yanar.
8 Mart 1918 günü gece, şimdi Keleşlerin Ev denilen evin Başçeşme önü Camii ne doğru 50 metre ötesinde fırınlı bir evde yangın çıktı ve tüm mahalleye yayıldı…
Bu yedi yangında her seferde yanan ev sayısı ortalama 120 kadardır. Şehircilik anlayışında uzak bir şekilde gelişi güzel (“plansız, programsız” anlamında kullanılmıştır) ve ahşap olarak kurulan beldelerde, itfaiye teşkilatı da zayıfsa yangın önlenemez olur.
1300 yangını dediğimiz 1884 yangını sonunu açıkta kalan yüzlerce aile ilk anada hısımı, yakınına sığınsa bile yaz günleri bağlara göçse (taşınsa) bile, evini hiç yardım görmeden bir an önce bitirip iyi kötü başını kurtarmak zorundadır. Bu yüzden ahşap evlerin bir çoğu derme çatmadır (belli bir malzeme özelliği ve planı olmayan). Bu derme çatmalık düşük gelirli ailelerin mekanı olan uç mahallelere açıldıkça daha da belirgin hale gelir. 1932 yılında Seyyah Kandemir de kitabında böyle kaydeder. 80-100 evin bir iki yılda tamamlanması zorunluluğu, şehirde marangozluğu yaygınlaştırdığı gibi güçlü ustaların yetşmesini de sağlamış, çevreden yabancı ustaların da üşüşmesine yol açmıştır. Bilhassa Dörtdivan ve Safranbolu yörelerinden çok usta akını olmuş ve Beypazarı mimarisinde o tarihlerde bunların etkisi altında kalmıştır.
Şehir içinde gördüğümüz kargir ve görkemli binaların hepsi 1300 yangınından sonra yaptırılmıştır. 1969da yıktırılıp yerine ilk okul yaptırılan Çayırlıoğlu Konağı, Derbencik köprüsü yanında Memişlerin Rıfkı Efendi Evi, Rüstempaşa’da Keleşlerin Evi bu evlerin başlıcalarıdır, benzerleri de çoktur. Taş Duvarlı evler, işyerleri de bir hayli yapılmıştır. Keşke her ev taş yapılsa denile bilir ama fakirliğin canı çıksın. 1300 yangını sonunda evleri yapan ustalar; Uşakgöllü Halil ve Hasan Ustalar, Kâşif Usta, Cankara’nın Mustafa usta, Aşçıların Karaoğlan’dır.
1969 da Yıkılan Çayırlıoğlu KonağıÇayırların Konağı’nı Safranbolulu ustalar yapmıştır.

Memişlerin Rıfkı Evini Kâşif Usta,Keleşlerin Evini Cankara’nın Mustafa Usta yapmıştır. O tarihte Mustafa Ustanın üstüne ahşap oymacılıkta usta yoktu… Bu ustaların kendilerinden pek çoğu, çıraklarından pek çoğu, kalfalarından pek çoğu Birinci Cihan Harbinde şehit düşmüştür. Bu ustaların çırakları olup yakın tarihe kadar yaşamış rahmetlik Hafız Hakkı Gülen ve Uşakgöllü Mustafa Alpat’tır. Tabakhane camii, Abbasların camii de o yıllarda yapılmıştır.
Keleşlerin EviBir çok şehir de büyük yangınlar sonucu düzenli, geniş yollar ve rahat parseller ortaya çıkmasına vesile olur ancak Beypazarı için bu söylenemez. Kavuştuğumuz çarşıyı saymazsak. Bu çarşı nasıl oluştu onu anlatalım; Peş peşe çarşı yangınlar Osmanlı Sarayını bile bezdirmiş. Sonunda Padişah Efendimiz 400 Sarı lira ücretle bir mimar yollamıştır. “Tiz çarşı sahasına ulaş, düzenli bir plan çiz. İnşaatların da başında durup sonuna kadar kontrol et” demiştir. Bu uygulamada at arabası çağına göre çok geniş çarşı ortaya çıkmıştır. Birde son 50 sene öncesine kadar ortasından şırıl şırıl sular aktığını düşünürsen elleme gitsin…[3]
Doktor İsmet Bilgiç’in bu ifadelerinden de anlaşıla bileceği gibi; Beypazarı Evlerinin mimarisi, Anadolu Evlerinin genel mimari özellikleri ile birlikte gelişme gösterir. Tarih boyunca Beypazarı’na dışarıdan usta geldiği gibi Beypazarı’ndan da dışarıya usta çıkışı olmuştur. Buda mimari açıdan karşılıklı etkileşimi doğuran bir etkendir.


B. EVLERİN MİMARİSİNİN KÜLTÜREL ALT YAPISI

Guşganalı Bir EvBeypazarı insanının yaşam tarzı mimaride de kendisini gösterir. Çalışkan ve üretken Beypazarı insanı sürekli yenilik ve icraat peşindedir. İnsanımızın bu özelliği; gelişmeler karşısında açık bir kapı bırakma ihtiyacı hissettirmiştir. Bu tedbirin adı Beypazarı dilinde “guşgana”dır. Tipik Beypazarı Evlerin en üstünde küçük bir bölüm bulunur. Guşgana ya da Çantı da denilen bu bölüm genellikle tamamlanmadan bırakılır. İlk bakışta inşaatın yarım bırakıldığı izlenimi veren bu görüntü kasten tamamlanmamaktadır. Bu bölümü yarım bırakmakla aslında ev sahibi güya ölüme, “Dünya da daha tamamlanmamış işlerim var” mesajı verir. Ayrıca guşgana, ev sahibinin ailesinin büyümesi durumunda evini büyütme olanağı da verecektir.
Guşgana isimli bölümün işlevi de yapılış sebebini destekler. Bu bölüm kış aylarında soğuk, yaz aylarında güneş etkisi ile sıcak olur.Kışlık ihtiyaçların güneşte kurutulduğu ve kışında soğukta muhafaza edildiği yer kuşganadır. İnsanlığın ilk çağlarından beri var olan et kurutma işlemi Beypazarı’nda yerli sucuk (mumbar) olarak kendini gösterir. Kış aylarında yenilmek için hazırlanan sucuklar guşganada kurutulur. Güneşe maruz bırakılıp kurutulan tek yiyecek sucuk değildir. Kış aylarında yenilmek üzere kesilen ev makarnaları, cimcikler[4], tarhanalar; sebzelerden bamya, fasulye ve patlıcanlar bu guşganada güneş etkisi ile kurutulur. Dünya’da yapılacak işimiz bitmedi diyerek yapıyı yarım bırakan halk, gelecekte yiyeceğini de bu yarım bölümde hazırlar.
Guşganalı Bir EvBeypazarı insanı geleceğe dönük plancı olmasının yanında sıcak kanlıdır da. Bu özelliği nedeniyledir ki Beypazarı Evleri birbirine bitişik ve çok yakındır. Hatta öğle ki bazı Beypazarı evlerinde komşu evlerin duvarlarına bitişik kısımlarda duvar oluşturulmamıştır. İki ev arasıda tek ayırıcı duvar vardır. Evlerin bahçeleri nerede ise iç içedir. Ancak sokak yönündeki bahçe duvarları da oldukça yüksektir. Bunun nedeni de komşuların birbirine güven duymasının yanında dışarıdan gelebilecek etkilerden korunma zaruriyetidir.


C. EVLER VE KENT KURGUSU

Beypazarı bir önceki bölümde değindiğim guşganalı evlerin belli bir düzenli ile tekrarlanması ile oluşmuş bir şehirdir. Bu oluşumda nerede ise standart hale gelmiş şehircilik kararları vardır. Şehir topografya ile uyumludur.
Beypazarı’nın topoğrafik yapısı oldukça engebelidir. Tarihi evlerin bulunduğu kısım Ankara-İstanbul yolunun kuzeyinde, dağların dik yamaçlarına ve vadilerine yerleşmiştir. Yerleşmeye uygun olmayan balık sırtı görünümündeki kalken tepeler, eski konut dokusu içinde fışkırarak şehirde güzel görsel bir etki yaratırlar. Çarşı ve geleneksel konutlardan oluşan mahalleler, eski kesimdeki karakteristik dokuyu oluşturur.
Evlere girişler meyilli kesimlerde direkt olarak sokaktandır, bazı küçük bahçesi olan evlerde ise ana giriş ve bahçe girişi sokakla bağlantılıdır. Meyili az olan kesimlerde önce bahçeye, sonra eve ulaşılır ve ana cephe bahçeye yöneliktir. Halbuki, meyilli kesimlerde ana cephe sokak yönündedir, cephelerdeki çıkmalar sokaklara canlılık kazandırmıştır.


D. EVLERİN TEKNİK DETAYLARI VE MALZEME ÖZELLİKLERİ

Beypazarı evleri genellikle üç katlıdır. Taşıyıcı sistemi örten ahşap pervazlar harç sıva ile sıvanmıştır. Evlerin zemin katları taş, üst katları ahşap iskelet içine ahşap veya kerpiç dolgu sistemle yapılmıştır. Kuzeye gelen cephelerde dolgu kerpiçtir, Ocaklı duvarlarda kerpiç kullanılır. Bölme duvarları bağdadi yapılmıştır.
Yapı sisteminde Beypazarı özelliği diyebileceğimiz bir durum göze çarpar; Evlerin büyük çoğunluğunda zemin taş duvarları taşıyıcı nitelikte değildir. Bir üst kat, cepheden de izlenen dikmeler üzerinde taşınmaktadır. Bunun nedeni ise yangın sonrası zemin katlar yıkılmış ancak dayanıklılığını kaybetmemişlerdir. Evler yeniden yapılırken bu durum değerlendirilmiş, taş duvarlar onarılarak koruyucu nitelik kazandırılmış, üst katların yükü verilmemiş, yük iki metre aralıkla ve 50 cm toprağa gömülü 75 cm.lik taş pabuçlar üstüne konan bu dikmelere yerleştirilmiştir.
Evlerin çatıları genellikle akaturka kiremittir. Ancak yıpranan çatı örtüleri yenilenirken yerine alüminyum galvenizli saç tercih edilmektedir. Bunun sebebi de ucuz bir ve hafif bir malzeme oluşundandır.Saçların altı genelde açıktır İnsanlar bu noktada estetik değerden çok kolay uygulana bilirliği tercih etmişlerdir.
Beypazarı evlerinin, avlu ve ev kapılarının hemen hepsinde çam, daha çok da sarı çam tercih edilmiştir. Beypazarı kapılarında esas olarak 2 teknik kullanılmıştır : çakma ve geç tekniği.[5]

E. ESTETİK DEĞERLER VE MİMARİ ÖZELLİKLER

Beypazarı Evleri kent ölçeğinde bir bütünlük arz ederken, kendi içinde de bir ortak tasarım diline sahiptir. Beypazarı Evleri kendi içinde yaşar ve dış dünyanın yaşamını da içine alır. Evlerin dışa dönüklüğü çıkmalarla sağlanmıştır. Çıkmalar kat boyunca ortadan, yandan, iki yandan gönye türünde çeşitli tiplerden oluşurlar. Bazen bir cephede birkaç tür birden görülür. Bu evin planı ve konumuna bağlıdır. Çıkma alt payandaları ahşap kaplamalarla şekillendirilmiştir. Cephelerdeki pencere ve kapılar yörede aynı özellikleri gösterirler. Pencereler 1/2 – 1/1.5 oranında dikdörtgen veya kemerli, dörtlü veya altılı bölmeli, giyotin veya iki kanatlıdırlar. Çoğu evde pencere pervazının üstü üçgen bitirilmiştir. Pencerelerde ahşap ve demir korkuluklar yaygındır. Ancak, kafes, cumba ve kepenk gibi elemanlar da az olmakla beraber mevcuttur. Kapılar çift ya da tek kanatlı üstü ahşap kafeslidir. Bu kafesli açıklık zemin kata hava ve ışık sağlar.
Alaturka kiremitli olan çatılar bugün saca dönüşmektedir. Tavan arasındaki mahallin çatıdan yükselerek çıkması yapıya farklı bir görünüm kazandırır. Yerel dilde buna Guşgana denir. Bahçeli evlerin bir özelliliği olan bu mekan depolama vazifesi görür. Çatı arasının sofa üstüne gelen kesiminin bir bölümünü veya tamamını kapsar. Pencereleri genellikle cephe ile aynı düzendedir.
Evlerin planı yerel özelliklerle yoğrulmuş geleneksel Türk evi planını yansıtır. Dış sofalı, iç sofalı, orta sofalı plan tipleri görülür. Genellikle üç katlı olduğunu söylediğimiz Beypazarı evlerinin zemin katı taşlık ve buna bağlı ahır, samanlık, kiler gibi mekanlardan oluşur. Ayrıcı taşlığı bağlı bir diğer mekan da messandır. Büyük evlerde ya da konaklar da zemin katında taşlığa bağlı hizmetkar bölümü de bulunur. Zemin kat dışa ufak pencerelerle açılır. Taşlıkta bir yalak ve ocakta bulunmaktadır. Çok meyilli kesimlerde bundan faydalanılıp zeminin bir kısmına bodrum da yapılmıştır. Bu mekandan üst katlara ilk üç dört basamağa taş ahşap merdivenlerle ulaşılır.
Bazı evlerde zeminin üstünde ortalama 2.5 m yüksekliğinde bir ara kat mevcuttur. Bu kat tüm zeminin üstünü veya bir kısmını kaplar. Bu kattaki odaların dolap ve ocakları diğer katlara göre daha basit yapılmıştır. Mutfak da bu katta yer alır. Bazı hallerde ara kata ana merdiven dışında bir merdivenle ulaşılabilir. Bu kat genellikle kışlık olarak kullanılmaktadır.
Üst katlar asıl yaşama katlarıdır. Sofa (yerel dilde çardak) etrafında yer alan odaların dışında tuvalet, mutfak gibi servis mekanları da bulunur. Bu katlar daha özenle düzenlenmiştir. Sofa, sofaya bağlı oda eyvan, sekilik gibi plan elemanlarının cephede çıkmalar oluşturması değişik hareket ve karakterlerin gelişmesini sağlamıştır. Sofa bazı planlarda bir balkonla son bulur. Sofaya, hem daha iyi ışık alabilmek için hem de sofayı dıştan daha iyi vurgulayabilmek için geniş ya da kemerli pencerelerden yararlanılmıştır. Büyük evlerde esas katın üzerinde bir kat daha mevcuttur.(haremlik selamlık). Katlar arasındaki ulaşım farklı merdivenlerle gerçekleşir. Yerel dilde dönme dolap denilen servis dolabı ile de yatay ve düşey servis sağlanır.
Bu kat genellikle alttaki planın ve elemanlarının bir tekrarıdır. Alt katı iç sofa , üst katı orta sofalı olan evlerde vardır. Esas kattan Guşganası olan evlerde sofa ya da mutfaktaki merdiven aracılığı ile bu yere ulaşılır. Depo olarak kullanılan bu mekana bazen bir oda da eklendiği görülür, hatta bu odanın önünde balkon olabilir.


F. KORUMA VE RESTORASYON FAALİYETLERİ

Beypazarı’nın kent kurgusunu daha önceki bölümlerde aktarmıştık. Kentin tarihi kısmı içinde yeni yapılaşma yok denecek kadar azdır. Bu durum diğer kent örneklerinde tarihi yapının kaderine terk edilmesi sonucunu doğurur. Ancak Beypazarı’nda tarihi kent bölgesi içinde neredeyse Beypazarı tarihine denk bir süredir haftalık Pazar kurulmaktadır. Ayrıca Beypazarı ticaretinin bu bölgede şekillenmesi nedeni ile yaşam devam etmiştir. Bu durum kendiliğinden bir koruma olmuş ve tarihi evleri günümüze taşımıştır. 2002 ve 2003 yıllarında bu özgün yapı yerel yönetimce fark edilmiştir. Önceleri bir sokak (Alattin Sokak) bazında ve yalnızca binaların dış cephelerinde iyileştirme yapılmıştır. Kısa süre içinde halkın katılımı olmuş ve küçük ölçekli işletmelerle bu evlerde ticari faaliyetler yapılmaya başlamıştır. Beypazarı dışından insanların bu duruma ilgi göstermeleri ve Beypazarı’nı ziyaret etmeleri yeni işletmelerin açılmasını sağlamıştır. Bu oldukça kısa bir zaman zarfında şeklenmiş bir hadisedir. Beypazarı çevresinde ticari faaliyet yapan büyük işletmeler kendi reklamlarını yapabilmek maksadı ile restorasyon işlerine maddi destek vermişlerdir. Böylece Beypazarı’nın belirli mahalleleri neredeyse tamamı ile yenilenmiş, elden geçirilmiştir. Şimdilerde eski mahalleler içinde olmayan veya restoresi çok masraflı olacak birkaç yapı bu durumdan mahzun kalmıştır.
Beypazarı’na dışarıdan ziyaretçi gelmesi; bu ziyaretçilerin konaklayacağı yer sıkıntısını doğurmuştur. Ayrıca Beypazarı yöresinin tanıtımını sağlamak maksadı ile yerel bazı değerlerin sunumu yapılmak istenmiştir. Bu için ihtiyaç duyulan mekanlar önceleri büyük konakların restoran veya pansiyona çevrilmesi sonucunu doğurmuştur. Zamanla küçük evler de kendi boyutlarına uygun ticari faaliyetlerde değerlendirilmeye başlanmıştır. Örneğin Beypazarı yöresine has gıda ürünleri üreten firmalar küçük evlerde mağaza açmışlardır. Dışarıdan gelen insanların büyük rağbet gösterdiği Beypazarı gümüşçüleri de bu evler içinde yerlerini bulmuşlardır.
Beypazarı tarihinde konaklarda birkaç aile birlikte yaşamakta idi. Örneğin dede ve torunları aynı yapı içinde yaşıyordu. Evin oğlu evledirildiğinde yeni bir ev kurmak yerine mevcut konakta bir oda veriliyordu. Bu durum konakların büyük yapılar olarak şekillenmesini sağlamıştır. Ancak günümüzde bu büyük aile yapısı kalmamıştır. Bunun yerine boşalan konaklar pansiyona çevrilmiştir. Çünkü geçmişte bir ailenin yaşamına tahsis edilmiş bir oda günümüz insanını da birkaç gün süreyle misafir edebilmektedir. Bu konaklar restoran olarak yaşatıldığında ise konağın odaları ailelere veya küçük gruplara tahsis edilmektedir.
Beypazarı’nda özellikle küçük evlerde konut kullanımı da oldukça yaygındır. Çünkü sözünü ettiğim turizm faaliyetleri başlamadan önce bu yapılar konut olarak kullanılmakta idi. Kısa süre içinde turizmin yayılması insanların evlerinden çıkmalarına fırsat vermedi. Bu durum ziyaretçilerin ilgisini daha fazla çekti. Çünkü insanlar yaşayan örnekler de görme fırsatı elde ettiler. Bu ilgi ve alaka toplum tarafında tarihi evlerde yaşayan insanlar üzerinde baskı oluşturdu. “sizler evlerinizi terk etmeyin!” çağrılarına cevap veren halk tarihi Beypazarı evlerini konut olarak kullanmaya devam etmektedir.


III. SONUÇ

Mimari, özellikle de konut mimarisi toplum kültürünün bir parçasıdır. İnsanların yaşam tarzı ilişkileri yapılar ile birlikte şekillenir. Ayrıca doğal bir takım özelliklerde mimaride kendisini gösterir. Bu bağlamda Beypazarı evlerinin malzeme özellikleri ve tasarım kriterleri ile yörenin özelliklerinin bir simgesidir.
Bu çalışma da Beypazarı tarihi hakkında bilgi vererek hangi kültürün bir neticesi oldunun tesbitine çalıştım. Ayrıca tarihte geçirmiş olduğu yangınların ne gibi bir etkisi olduğunu aktarmaya çalıştım.Bunlarla birlikte mevcut estetik değerleri sundum, bu değerlerin çıkış notalarını irdeledim. Yaşayan yerli halkın evlere bakış açısı yönünde evlerin nasıl işlevlerle korunduğunu restorasyon faaliyetlerinin ne aşamada olduğunu aktarmaya çalıştım.

IV. KAYNAKÇA

Beypazarı Belediyesi web sitesi
SRT Fm Program Arşivi
”Beypazarı Tarihte ve Bugün” YAŞAR ŞENER 1970
Beypazarı Ağzından Kelimeler Sözlüğü
Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi / Özlem Ataoğuz Çal(Gazi Üniv. Mesleki Eğitim Fak. El Sanatları Eğitim Böl. Geleneksel Türk El Sanatları ABD.)